Güncel

Çiftçi-Sen : “TMO, çiftçilerin mi şirketlerin mi dostu “

Çiftçi-Sen TMO’nun buğday alım fiyatlarını belirlemesi nedeniyle bir basın açıklaması yayınladı.

8 Mayıs 2020 Saat: 23:41
Çiftçi-Sen : “TMO, çiftçilerin mi şirketlerin mi dostu “
Çiftçi-Sen : “TMO, çiftçilerin mi şirketlerin mi dostu “

Açıklama şöyle:

Buğday’ın anavatanı Anadolu’dur. Sadece buğdayın da değil, mercimeğin, nohutun da anavatandır. Neoliberal tarım politikaları üreticileri üretimden uzaklaştırmış, buğday ve mercimek ekim alanlarımız ve üretim miktarımız sürekli düşmüş, ülke ihtiyacının karşılanabilmesi için yurtdışından buğday ve mercimek ithal etmek durumunda kalınmıştır. Son 10 yılda buğday ekim alanları 9 milyon hektar alandan 7 milyon hektar alana düşmüştür. 1990 da 9 milyon dekar alanda mercimek ekimi yapılırken bugün neredeyse 2 milyon dekar civarındaki bir alanda mercimek üretimi devam etmektedir. Bu ürünleri üretmekten vazgeçen ve sulu tarım yapma olanağı bulunan bazı üreticilerin son yıllarda nohut üretimine yönelmesi nedeniyle sadece nohut üretim alanları ve nohut üretimi artabilmiştir.

Hükümetler hububat ve bakliyat alım fiyatlarını uyguladıkları tarım politikalarına göre şekillendirmişler ve Toprak Mahsulleri Ofisi’ni (TMO) bu amaçlarına uygun kullanmışlardır. 1938 yılında sermayesinin tamamı devlete ait olarak Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) olarak TMO kurulmuştur. Amacı temel beslenme alışkanlıklarımıza uygun ürünleri (buğday, arpa, çavdar, nohut, fasulye, mercimek, bakla, börülce vb.) üreten üreticileri desteklemek ve tüccarların stokçuluğunu ve halka aşırı fiyatla ürün satışlarını engellemektir. Bugünse TMO bu işlevinin tam aksine üretici lehine piyasayı dengelemek için değil, üretici aleyhine ithalat ve ihracat şirketlerinin lehine piyasayı düzenlemek üzere kullanılıyor. Hükümet, Fiskobirlik, Tariş gibi TSKB’lerini devre dışı bıraktırarak TMO’ya görev tanımı dışındaki ürünlerde alımlar yaptırıyor.

TMO, 1-31 Mayıs 2020 tarihleri arasında ekmeklik buğdayın KDV hariç tonunu 1450-1525 TL arasında fiyatla satışa çıkardığını ilan edip, “daha yüksek fiyattan buğday alamam” mesajı verdikten sonra, 4 Mayıs tarihinde, Cumhurbaşkanı TMO’nun 2020 yılındaki hububat ve bakliyat alım fiyat ve politikalarını açıkladı.

TMO ekmeklik buğdayı tonu 1.650 TL den, makarnalık buğdayı 1.800 TL den, arpayı 1.275 TL den, çavdar, yulaf ve tritikaleyi 1.250 TL den alacaktır. Fiyat belirlemesinin “iç piyasa ile dünya fiyatlarının dengelenmesine” yönelik olduğu açıklanmaktadır. Oysa Dünyadaki buğday ihracatçısı ülkelerin üretim maliyetleri daha düşük olduğu gibi, o ülkelerin buğday üretimine verdikleri prim desteklerinin yüksekliği göz ardı edilmektedir. AB ülkelerinin çoğunda milli gelirin en az %2 si tarım desteklerine ayrılmışken, Türkiye’de ise, 2006 yılından bu yana desteklerin “milli gelirin %1 in den az olmayacağı” kanun gereği iken hiçbir zaman %1 e ulaşmamış ve zamanında da ödenmemiştir. Ayrıca Türkiye’de çiftçilerin kullandığı mazottan alınan ÖTV ve KDV nin yekûn tutarı bu verilen desteğin kat be kat üstündedir. Dövizdeki artış üretimde kullanılan girdi fiyatlarını, dolayısıyla maliyetleri de yükseltmektedir.

Sulama olanağı olan yerlerde dekarda ortalama 650-700 kg buğday, susuz tarım yapılan kıraç tarlalardan dekarda ortalama 300-350 kg buğday hasadı yapılır. Türkiye’deki buğday üretim alanlarının neredeyse %80’ni susuz tarım yapılan kıraç arazilerdir. İkisinin üretim ortalaması dekarda 440-450 kg dır. Susuz tarım yapılan arazilerdeki 1 dekar buğdayın maliyeti asgari 450-500 TL civarı, sulu tarım yapılan arazilerdeki 1 dekar buğdayın maliyeti asgari 600 TL civarındadır. Susuz tarım yapan bir üretici kendi arazisinde 100 dekar buğday hasatından prim vb. desteklerle birlikte en iyimser ihtimalle 17-18.000 TL bir kar elde edebilir ki, kendisinin ve aile fertlerinin toplam emeğinin değerinin asgari ücrete bile denk gelmemesidir. Araziyi kiraladıysa eline bu para bile geçmez.

Tohum prim desteği sadece sertifikalı tohum kullanan üreticilere verilmektedir. Sertifikasız yerel tohumla üretim yapan ve hasat döneminde kendi ürettiği üründen tohum ayıran üreticiye tohum prim desteği verilmemektedir. Üretici tohum prim desteği alabilmek için mutlaka tohum şirketlerine para ödemek, maliyetini arttırmak zorundadır.

TMO, 2020 yılı alımlarına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada üreticilerin özellikle “Lisanslı depoları” kullanmalarını teşvik etmektedir: “lisanslı depolara ürün teslim edilmesi halinde; stopaj, SGK prim kesintisi muafiyeti, nakliye desteği, analiz desteği, depo kira ücreti desteğinin yanında T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden ürün bedelinin %75’ine kadar sıfır (%0) faizli 9 ay vadeli kredi kullanma imkânı, peşin ödeme gibi avantajlar mevcuttur” diyerek, üreticilere teşvik adı altında, esas olarak lisanslı depo sahibi şirketlere destek verilmektedir.

Dünya bitiş süresi öngörülemeyen coronavirüs pandemisi ile karşı karşıyadır. Salgının etkilerinden birinin de gıda krizi ve açlık tehdidi olacağı konusunda herkes hemfikirdir. Ülkeler, uluslararası tarım ticaretini kısıtlarken, kendi halklarının gıda ihtiyaçları için tarımsal üretimleriyle ilgili tedbirler almaktadırlar. Türkiye’de ise hükümet gerekli tedbirler kapsamında, köylüleri kırsalda tutacak ve üretime devam etmelerini sağlayacak maddi destekleri vermesi gerekirken neoliberal tarım politikalarında ısrar etmektedir. Tarımsal üretime ve gıdaya ilişkin aldığı her karar şirketlere yaramakta, zarar görenler üreticiler ve gıdaya ulaşmak ve tüketmek zorunda olan halk olmaktadır. Üreticiler kazanamamakta, temel gıda fiyatları sürekli artmakta, yoksul halkın gıdaya erişimi zorlaşmaktadır. İklim değişikliğinin tarımsal üretimde yaratacağı problemler de bu sürecin üzerine eklendiğinde gelecekteki gıda krizlerinin sinyallerini güçlendirmektedir.

Çiftçi-Sen olarak diyoruz ki:

  • Buğdaya verilen fiyat farklı ürünleri üreten ve üretecek üreticileri cesaretlendirmelidir. Buğdayın fiyatı en az 2 TL olmalı ve üretime prim desteği verilmelidir.
  • Çiftçilerin kullandığı mazottan ÖTV ve KDV kaldırılmalıdır.
  • Tarımsal amaçla kullanılan elektriğin fiyatı düşürülmelidir.
  • Tohum desteği sadece sertifikalı tohumla üretim yapan üreticilere değil, kendi yerel tohumuyla üretim yapan üreticilere de verilmelidir.
  • Kıraç arazide susuz tarım yapan üreticilere ekstra prim verilmelidir. Bu aynı zamanda kullanılabilir su kaynaklarını koruyucu bir önlemdir de.
  • Olası bir gıda krizini yaşamamak üreticilerin üretebilmesiyle mümkündür. Zarar etmemeleri ve kazanabilmeleri için desteklenmeleri gerekir. Ürün fiyatları hasat zamanlarında ithalatla baskı altına alınmamalıdır.
  • Ekolojik sistemin bozulması yaşadığımız salgının nedenidir. Giderek endüstriyel tarım tarzı terkedilmeli, doğayla uyumlu ekolojik tarım yaygınlaştırılmalıdır. Ekolojik tarım özel olarak desteklenmeli, tohumlar özgür bırakılmalıdır.

 
Toprak, Onur, Yaşam! Gıda Egemenliği Hemen Şimdi!

 

ÇİFTÇİLER SENDİKASI / ÇİFTÇİ-SEN

Ali Bülent ERDEM

Genel Başkan

Adnan ÇOBANOĞLU

Genel Örgütlenme Sekreteri

YORUMLAR

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Eko Yaşam Gazetesi Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız